DEVAM-3 : 50. Dilenmeyip Onurlu
Davranmak
حدثنا
عبدان: أخبرنا
عبد الله:
أخبرنا يونس،
عن الزهري، عن
عروة بن
الزبير،
وسعيد بن
المسيب: أن
حكيم بن حزام
رضي الله عنه
قال:
سألت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم
فأعطاني، ثم
سألته
فأعطاني، ثم
سألته فأعطاني،
ثم قال: (يا
حكيم، إن هذا
المال خضرة حلوة،
فمن أخذه
بسخاوة نفس
بورك له فيه،
ومن أخذه
بإشراف نفس لم
يبارك له فيه،
وكان كالذي يأكل
ولا يشبع،
اليد العليا
خير من اليد
السفلى). قال
حكيم: فقلت: يا
رسول الله،
والذي بعثك
بالحق، لا
أرزأ أحدا
بعدك شيئا،
حتى أفارق
الدنيا. فكان
أبو بكر رضي
الله عنه يدعو
حكيما إلى
العطاء فيأبى
أن يقبله منه،
ثم إن عمر رضي
الله عنه دعاه
ليعطيه فأبى
أن يقبل منه شيئا،
فقال عمر: إني
أشهدكم يا
معشر
المسلمين على
حكيم، أني
أعرض عليه حقه
من هذا الفيء،
فيأبى أن
يأخذه. فلم
يرزأ حكيم
أحدا من الناس
بعد رسول الله
صلى الله عليه
وسلم حتى توفي.
[-1472-] Urve İbn Zübeyr ve Saîd İbnü'l-Müseyyeb'in naklettiğine
göre Hakîm İbn Hizam r.a. şöyle demiştir: Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi.
Sonra tekrar istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Bu (dünya)
malı, yeşil ve tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur.
Kim de hırsla alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip
doymayan kimse gibi olur. Veren el alan elden hayırlıdır."
Hakîm şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Seni hak olarak
gönderen Allah'a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir
şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim."
Hz. Ebu Bekir, (halifeliği sırasında) Hakîm'i geçimlik (ata) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul
etmekten kaçınmıştı. Hz. Ömer de çağırmış o yine kabul etmemişti. Hz. Ömer
bunun üzerine, "Ey İnsanlar! Siz
şahit olun. Ben ona, hakkı olan İki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten
kaçındı ve almadı" demiştir.
Hakîm, Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'den sonra vefat edene kadar hiçbir
kimsenin malını almamıştır.
Tekrar: 2750, 3143, 6441
Diğer tahric: Tirmizi
Kıyame; Müslim, Zekat
AÇIKLAMA: İstemeyip onurlu
davranmak" dînî bakımından faydalı olan şeyler
hariç her şeyi kapsar.
Yanımda bulunan malı asla sizden saklamam" ifadesi, Resulullah'ın sallallahu aleyhi
ve sellem cömertliğini ve Allah'ın emirlerini
yerine getirdiğini gösterir.
Hadisten Şu Sonuçlar Çıkarılabilir:
1. Dilenen kimseye iki kez verilir.
2. Dilenen kimseye, (isteği karşılanmıyorsa) özür beyan etmek ve
onu, dilenmeyip onurlu olmaya teşvik etmek gerekir.
3. İstememek, sabretmek, istemeden rızkın gelmesini beklemek evla
olsaydı bile ihtiyaç halinde dilenmek caizdir.
Muhatap açısından ifade daha güçlü olsun diye "Nefsim
kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki" diye yemin edilmiştir.
İslam dini, dilenmeyi mekruh bir davranış olarak görmemiş
olsaydı, çalışmayı, dilenmeye daha üstün tutmazdı. Çünkü dilenmek, dilenen
kişiyi, hem istemenin, hem de isteyip de reddedilmenin verdiği ezikliğe
(zillete) sokar. Diğer yandan, dilenilen kimse de, her isteyene verecek olsa
kendisi malî sıkıntı içine düşer.
‘‘Onun için hayırlıdır" ifadesi, "Dilenmek hayırlıdır,
ama dilenmemek daha hayırlıdır" anlamında değildir. Çünkü kazanma gücü
olan kimsenin dilenmesinde hiçbir hayır yoktur.
Şafiiler'de sağlam olan görüşe göre, bu durumda olan
kimsenin dilenmesi haramdır.
Belki de, hayırlı olma, dilenen kişi onu öyle zannettiği için,
ona uygun olarak kullanılmıştır. Oysa gerçekte dilenmesi onun için bir şer’dir.
‘‘Yeşil ve tatlı" sıfatları nefs
böyle şeylere meylettiği için kullanılmıştır. İnsan leziz ve yeşil meyvelere
iştah duyar. Yeşil, kuru olan şeylere göre daha çok rağbet görür. Tatlı da,
ekşi olan şeylere göre daha çok tercih edilir. Eğer hem yeşil hem de tatlı
olursa insanın iştahı çok daha fazla kabarır.
‘‘Tamah etmeden" şeklinde tercüme ettiğimiz بسخاوة
نفس ifadesi, "dilenmeden
alan’’ anlamındadır. Tabii bu, alan kişi açısından verilen anlama göredir. Veren
kişinin niteliği olması da muhtemeldir. Bu durumda anlam, "gönül hoşluğu
içinde’’ şeklinde olur.
Yiyip yiyip doymayan",
hastalığından dolayı tokluk hissetmeyen "yalancı açlık’’ olarak nitelenen
durumda olan kişi anlamındadır. Böyle kişi, yedikçe açlığı daha da artar, tokluk
duymaz.
Hakkı olmasına rağmen Hakîm bunu almaktan kaçınmıştır. Çünkü o,
bir kimseden bir şey kabul ettiği zaman bunun adet haline gelmesinden,
nefsinin, sınırları zorlayıp istemediği şeylere de arzu duymasından korkmuş ve
bundan dolayı almaktan kaçınmıştır.
Hz. Ömer etraftaki insanları şahit tutmuştur. Çünkü işin iç
yüzünü bilmeyen insanlar, onun, Hakîm'e hakkını
vermediğini söyleyebilirdi.
İbn Ebi Cemre şöyle demiştir: Hakîm
hadisinden çıkarılacak birçok sonuç vardır:
1. (Bir şeyi) Tamah etmeden almak, kişiye zühd
sevabı kazandırır. Rızkı bereketlendirir. Dolayısıyla şu açıkça ortaya
çıkmaktadır ki, zühd, hem dünya hem de ahiret hayrını birlikte kazandırır.
2. Hadiste, işitip de akletmeyen
insanlar için güzel bir örnek vardır. Çünkü çoğu insan, bereketin çok malda
olduğunu zanneder. Oysa hadisten anlaşıldığına göre, bereket, Allah'ın
yarattığı şeylerden biridir.
3. Başka bir misal de şöyledir: Kişi, doymak için yemek yer.
Yemek yiyip doymuyorsa, bu onun için boşa kürek çekmek anlamına gelir. İşte mal
da böyledir. Bizatihi bir faydası yoktur. Mal, sadece ondan yarar sağlandığı
için vardır. Kişide çok fazla mal olsa da istifade edemese, bu, yok hükmünde
olur.
4. Devlet başkanı, dilenmenin kötülüğünü, nasihatin faydalı olması
ve dilencinin yapılan açıklamaları, vermemek için bir bahane olarak anlamaması
için, ancak onun ihtiyacını giderdikten sonra açıklamalıdır.
5. Üç kez dilenmek caizdir. Dördüncü kez dilenen kimseye engel
olmak caizdir. Allah [c.c) en iyisini bilir.
6. Üstün / faziletli kimselerin istemesi (dilenmesi) onlar için
utanç verici bir şey değildir.
7. Üçüncüden sonra dilenen kimseyi geri çevirmek mekruh
değildir.
8. İsterken kısa kesmek bereket getirir.